top of page
  • adastraperaspera2

Ölü Ruhlar Ormanı İncelemesi | Jean Christophe Grangé



“Homo viator; spe erectus. İnsanı dik ve ayakta kılan, güçlü kılan umuttur.”

Sayfa 336


Uzun zamandır kitap okumakta güçlük çektiğim bir dönemdeydim. Hatta bırakın kitabı iki satır bir şey okumak bile bana oldukça güç geliyordu. Fakat şu an o dönemi arkamda bıraktığımı hissediyorum. Artık yavaş yavaş eski kitap okuma hızıma dönüyorum. Şu bahsettiğim karanlık dönemi atlatabilmek için en sevdiğim yazarlarla başladım okumaya. Daha önce burada iki farklı kitabını incelediğim Jean-Christophe Grangé da bu yazarlardan biri. Ne zaman farklı bir kitabını okusam, ay acaba hangisi şimdi en sevdiğim oldu diye kafamın karışmasından kendimi alıkoyamıyorum, bu yüzden artık herhangi bir kitabını seçmeye çalışmayacağım. Hepsi birbirinden akışkan ve gerilim dolu. Blogumda bu üçüncü Grangé incelemesi olacak ve tekrara düşmek istemediğim için artık Grangé tanıtmayacağım. Diğer incelemelerimin linkini aşağıya bırakırım, okumak isterseniz şayet oradan ulaşabilirsiniz.


“Özgür insan, başka türlü karar verme imkânı olan insandır.”

Rosa Luxemburg, Sayfa 229


Gelgelelim bu kitabına, Ölü Ruhlar Ormanı, Siyah Kan ve Şeytan Yemini kitaplarından sonra Kötülüğün Kaynağı üçlemesinin son kitabı. Ben üçlemenin diğer iki kitabını okumadım fakat okuduğum Grangé kitapları arasında bu kitabı şu ana kadar beni en çok gereni oldu açıkçası – bi sonraki Grangé incelememde de buna benzer bi cümle kurmam oldukça olası. Fakat bunun sebebinin, bu kitap şu ana kadar okuduklarım arasında en iğrenç detaylara sahip olanı olduğu için de olabilir. O tüm iğrenç detaylar beni o kadar gerdi ki, yer yer tüylerim diken diken oldu. Baya gerim gerim gerildim.


Ana karakterimiz Jeanne, Fransa’da yaşayan bir sorgu yargıcı. Standart mutsuz ilişkileri, problematik bir aile geçmişi var. Biraz da kitabın içinden örneklendirmek gerekirse, ilgi duyduğu erkek tarafından ekiliyor, ablası yıllar önce bu kitapta okuduğumuz cinayetler gibi canice öldürülüyor - Jeanne bu yüzden sorgu yargıcı oluyor - ve bu da annesinin çökmesi ve uyuşturucu döneminin parlamasıyla bakımevinde sonlanıyor. Standardın biraz üzerindeymiş sanırım sorunları.


“Uçağın tepesinden Jeanne Arjantin’in gerçek doğasını görüyordu. Bir toprak, evet, ama deniz kadar geniş. Sınırsız, engelsiz. Ufuk burada gökyüzüyle kavuşmuyordu. Bu ülkede, yolların tek bir yöne kıvrıldığı söylenirdi: aşağıya. Ufuk çizgisiyle birlikte.”

Sayfa 389


“Büyük hayalleri, kocaman bir yüreği, tonlarca borcu olan bir ülke.”

Sayfa 390



Jeanne bu olaylar başlamadan önce devletle ilgili süper gizli bir dava alıyor. Hazır birkaç gizli oda dinlemesi yapacağım, bir de Thomas, şu onu eken çocuğun psikiyatristinin odasını dinleyiveriyim diyor. Jeanne bir yandan bu davayla uğraşıp, bir yandan da psikiyatri kliniğini dinlerken, yakın bir arkadaşı olan başka bir sorgu yargıcı arkadaşı ablası gibi öldürülmüş bir kadın cinayetine atanıyor. Jeanne kendi davası, bu canice öldürülmüş kadınlar ve psikiyatri odası dinlemeleri şeytan üçgeninde tıkılıyor. Ve hayatı tahmin edemeyeceği bir şekilde değişiyor.


“Arjantin’de yıldızlar gökyüzünden kolayca düşer.”

Sayfa 390


“Latin Amerika’da herkes yerli soyundan gelir. Arjantin’e ise herkes gemilerle gelir.”

Sayfa 390

Kitabı çok spoiler vermeden düzgün bir şekilde anlatmaya çalıştım ama umarım daha az ilgi çekici hale getirmemişimdir. Kitapta yine ülkeler arası bir koşuşturma var tabi ki ve Grangé yine harika ülkeler, harika bölgelerle harika bir hikaye yaratmış. Bir anda Grangé kitapları o kadar akmış oluyor ki, ne ara böyle bir olayın içerisine girdim ben yahu diyorsunuz. Bu kitapta ülkeler arası yolculuğumuzda Maya’lar, Cro-Magnon insanları, diktatörler, devrimler, karşı devrimler, Mayıs anneleri, gen, sanat ve şu an yaz yaz bitmeyecek birçok şey bizi içine alıp hikayeyi yaşatıyor. Kitabın hikayesiyle ilgili küçük bir bilgi daha verecek olursam, bu da kitabın Freud’un kitabı olan Totem ve Tabu esintileriyle dolu olduğudur. Ben bu adamın kitaplarının aşığı olduğum için sadece övme kabiliyetine sahibim gibi ama ufak biraz eleştirim var. Bahsettiğim bu üçgende, kadın aldığı ilk davayı bi anda bırakıyor ben onu da baya merak etmiştim bir şekilde bağlanacak herhalde diye ama sanırım bu kadar tesadüfler silsilesi yazmak istememiş olabilir. Kitabı ben çok beğendim ama internette beğenmeyen çok fazla insan da var. Biraz üzüldüm açıkçası bence gayet güzel kitap yahu. Zenginleştirilmiş, yoğun bi hikaye bence bu. Ben sevdim, her yerde övmeye devam edeceğim. Umarım siz de seversiniz, iyi okumalar!


“Tekrarların uğultusu içinde sadece tek bir kez gerçekleşen bir şey vardır... Ölüm” Sayfa 157 “Sanki ölüm yalçın bir kayalık değil de daha çok bir kavis, bir yaymış gibi. Tatlı bir eğim...”

Sayfa 116


“Sadece yaşamak.

Her şeye rağmen, hiç de o kadar kötü değildi...”

Sayfa 459

Kitabın Künyesi:

Kitabın Adı: Ölü Ruhlar Ormanı

Kitabın Yazarı: Jean-Christophe Grangé

Sayfa Sayısı: 459

Yayınevi: Doğan Kitap

Baskı tarihi: 1 Temmuz 2013

Orijinal adı: La Fôret des Mânes

Diğer Grangé kitaplarım:

Taş Meclis İncelemesi:


21 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Belgariad Serisi İnceleme|David Eddings

“Hayali zaferlerde risk yoktur; konuşmanın iki tarafı da sizin hayallerinizden geliyorsa, düşmanla karşılaşmalarınız hep zaferle biter.“ Belgariad serisinin kitaplarını tek tek incelemek yerine toptan

bottom of page