top of page
  • adastraperaspera2

Fantastes İnceleme | George Macdonald

Fantastik Fantastik İçindir





“Hayatımız bir düş değil; ancak öyle olmalı ve belki de olur.” Novalis


Merhabalar herkese! Yine uzun zaman önce okuyup, incelemeyi sonraya bıraktığım için harcanmış bi kitapla tekrar birlikteyiz. Fantastes. Ben öncelikle İthaki Yayınları’nın Unutulmuş Fantastik Klasikler serisinden biraz bahsedeceğim, daha sonra da kitaptan, yazardan ve bana hissettirdiklerinden bahsedip bitiririm diye düşündüm. Öyleyse başlayalım.


Aslında Fantastes bu serinin ilk kitabı ve biz bununla başlayacağız. Adı üstünde ‘unutulmuş’ klasikler, bir dönem edebiyat dünyasına yön vermiş, haliyle hala da etkileyen unutulmuş kitaplar. Örneğin bu kitap, Tolkien’i çok etkileyen kitaplardan biri ve şu an fantastik yazıp Tolkien’in etkisinde asla kalmadığını söyleyebilecek bir yazar var mıdır? Yani popüleritesini yitirmiş kitaplardan oluşan harikulade bir seri diyebiliriz.


“Her şeyin ölebileceği gerçeği, ölemeyen bir şeyin varlığına işaret eder.”


Fantastiğin nerede başladığını bilmiyoruz, diyor Fantastes’in editörü ama yeniden keşfi’ni biliyoruz. 1954, Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliği. Ve şöyle devam ediyor, kesinlikle katıldığım için aynı cümleyi aynen yazıyorum, Yüzüklerin Efendisi’nin fantastiğe yaptığını başka hiçbir kitabın hiçbir türe yapamadığını söylemek yanlış olmaz. Ki yukarıda da dediğim gibi, birçok fantastik kitabın Yüzüklerin Efendisi etkisi altında kaldığını ya da taklidi olduğunu düşünürsek, evet, koskoca bir dünya yarattı Tolkien bizler için. Buradan şuna değineceğiz aslında, bu seri Yüzüklerin Efendisi serisinin ilk kitabının yayımlandığı tarihe kadar uzanıyor. Sadece on kitaptan oluşan, fakat başlı başına bir evren olan harika bir seriyleyiz. Büyünün gücüne tarihin başından tanık olacağız.


“Artık karşılığında sevilmeye ihtiyacım olmadan sevebiliyordum; kalbim kendi pembeliğini içinde taşıyordu.”

“Nazik, çekici, zarif biri, Görünüşünden güven verir, Rahatlığın kaynağıdır çehresi, Kutsal kitapların çizgileri gibidir.”

Matthew Roydon; Sör Philip Sidney üzerine


Dizi içerisinde epik fantezi, kılıç, periler, büyüler, mitoloji, ejderhalar ve daha nice büyüleyici şey var. Bu seriyi kronolojik olarak yayımlayan İthaki gerçekten harika bir iş başarmış diyebiliriz. Yaklaşık yüz yıllık bir süreç içerisindeki kitaplardan oluşacak bu serinin en son kitabı, Yüzük Kardeşliği’nden hemen önce yayımlanan son kitap olacak. Bu kitabı açtığınızda, sizi C. S. Lewis’in ön sözü karşılayacak, eminim fantastik seviyorsanız onu es geçmemişsinizdir.


“Neşe, narin bir peridir. Bence insanın en mutlu ânı, kendini unuttuğu vakittir.” Cyril Tourneur, The Revenger’s Tragedy


Fantastes, 1858 yılında George Macdonald tarafından kaleme alındı. İlk kitabın adının da Fantastes olması ne hoş bir tesadüf! Macdonald’ın isteği, büyüklerin okuyabileceği peri masalları yazmaktı, ki bu seri de tam olarak böyle kitaplardan oluşuyor. Ve ayrıca yine bu seri de alegori kitaplar yok, Macdonald peri masalları için şöyle diyor, ‘Peri masalları alegori değildir, içinde alegori olabilir ama kendisi alegori değildir.’ Ve böylece fantastiği fantastik için kullandı. Yaklaşık 162 yıl önce yayımlanan bu kitabın ilk kez Türkçe yayımlanması ne acı!


‘Tarih çoğunlukla mitlere benzer, çünkü en nihayetinde ikisi de aynı şeydir.’ –Tolkien


“Geçmişte döktüğümüz gözyaşları bugünkü gücümüzdür.”


George Macdonald, 1924 yılında, Aberdeenshire, Huntly’de doğdu. 1842’de İskoçya’nın kuzeyinde bir malikanenin kütüphanesinin kataloğunu çıkardı, ve sanırım bu olay onun hayatını değiştiren, onu yazmaya iten en büyük etken oldu.


“Erdemli düşüncelere ev sahipliği yapan yürek Görkemli yüce niyetlere de gebedir pekâlâ, Asla soluklanmaz, getirene dek O muazzam şatafatlı soyu, dünyaya.”

Edmund Spenser, The Faerie Queene


Kitaba gelecek olursak, bu kitap bize Anodos’un Periler Diyarı’na yolculuğunu anlatıyor bir o kadar da iyiliği öğretiyor. BENCE. Okurken, Anodos’la birlikte heyecanlandım, korktum, inandım, kandırıldım, tekrar inandım, sevdim, güzelliklere daldım ve birçok hissi aynı anda yaşadım. O, o güvenilir kayın ağacının altında uyuyup onunla yaralarını sararken, ben onun yerine o kayın ağacına minnet duydum. O, korkunç yaratıklardan kaçarken benim kalbim onun kalbi gibi çarptı. O gölgesine merak duyup, ondan tiksinirken ben de aynılarını kendi gölgeme hissettim. Ben de mermer kadını kovaladım, ben de şövalyelerle savaştım, ben de kendi zırhımı yaptım bu kitapla. Anados, Yunanca ‘yolu olmayan’ ve ‘tırmanış’ anlamına geliyormuş, kitabı da çok iyi anlattığını söyleyebilirim bunların. Çünkü kitabı okurken göreceksiniz ki Anados aslında kendi yolunu arıyor. Bir kişi olmaya, bir yerlerde var olmaya çalışıyor. Bu kitapta, onunla birlikte karanlıkla savaşacağız, aydınlığa koşacağız. Periler Diyarı’na ulaşmak için elimizden geleni birlikte yapacağız. Başta Anodos için bir rüya olarak başlayan, zaman zaman onu ‘acaba mı?’ diye düşündüren bu diyarın gerçek olduğunu, çok uzak görünse de aslında odamıza kadar gelen bir patika olduğunu göreceğiz. Aslında hepimizi yazmaya iten şey bu değil mi? Periler Diyarı’nın gerçekliğini kanıtlamak, herkese kendi Periler Diyarı'mızı göstermek, içeri davet etmek ve yaşamak. En azından benim için yazmak, yazmaya çalışmak bu. Hayalini kurduğum her şeyin gerçekleşmesi.


“Gözümün önünden geçenler bu heykeller olsa da zihnimi meşgul eden tek şey görünmez olandı.”


“Tanıdık bir duygudur bizi şaşılacak şekilde mutlu kılan.”


Sona doğru gelirsek, ki buruk bir his benim için, bu kitap, bana çok tatlı hisler bahşetti. Gerçekten okumaya doyamayacağım, daha fazlasını talep ettiğim harika bir kitap. Tolkien’in neden çok sevdiğini, etkilendiğini ve bu yolu tercih ettiğini görebiliyorum. Macdonald ile daha önce tanışmış olmak, onun daha çok kitabı olmasını isterdim. Şimdi, en azından bundan sonra onu daha yakından tanımaya çalışacağım. Bir yandan da bu serinin ikinci kitabı olan Dünyanın Ötesindeki Orman’ı okumaya başlayacağım. Onun da incelemesini yazında alta link bırakırım, buralarda olursanız görürsünüz. Sizinle birlikte bu seriyi bitirmek istiyorum. Birlikte Periler Diyarı’na yolculuk yapalım, şövalyelerle maceralara atılıp, ağaç perileriyle tanışalım. Gün batımına doğru at sürüp, şelalelerin altında yıkanalım. Fantastiğin fantastik, maceranın macera için olduğu güzel günlerde görüşmek dileğiyle. Kendinize iyi bakın!


“Umarım dünya, en azından karanlığımın düşmediği yerleri, benim için biraz daha parlak bir yer olur...”


“Cennet’in kameriyelerinden nehirler dolu dizgin akar, Keder topraklarındaki kimsesizlere yollar açar: Yerküre’miz küçük bir dereciktir hep çağlayan Mutlu şehirlerdeki o gezginlere yollar açan”


“Fakat yine de kaderimde iyi şeylerin olduğunu, buna daima inanacak sadeliğe ve cesarete çok kişi sahip olmada da geleceğin her zaman iyi şeyler getireceğini biliyordum. Kötü dediğimiz şey, kişinin o anki durumunda en iyi olduğunu zannedilebilen tek ve en iyi şeydir. Elveda.”


29 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Belgariad Serisi İnceleme|David Eddings

“Hayali zaferlerde risk yoktur; konuşmanın iki tarafı da sizin hayallerinizden geliyorsa, düşmanla karşılaşmalarınız hep zaferle biter.“ Belgariad serisinin kitaplarını tek tek incelemek yerine toptan

bottom of page